BİZİ ARAYIN

0 256 226 22 32

AYDIN İLİ TARİHİ VE TARİHİ ESERLERİ

HER ÇAĞDA AYDIN

Aydın; tarihin bilinen devirlerinden beri çeşitli uygarlıklara merkez olmuş, Antik Çağın Afrodisias, Milet, Alinda, Didyma, Nisa, Prien, Magnesia gibi önde gelen

 kentlerinde sayısız bilgin ve bilge kişiler yetişmiştir. Bugünkü Aydın; kuzeyindeki Top Yatağı sırtında kurulan Tralles Kenti ile birlikte MÖ 2500 yılında Hititler 

 

zamanında gelişmiş, VII. yy.da Lydia zamanında da en parlak çağını yaşamıştır. Selçuklularla birlikte Türk uygarlığının kültür varlığı ve eserleriyle donatılan Aydın, sosyal hizmetler, tarım ve mimaride uygar günlere şahit olmuştur.

 

 Aydın'ın Türk egemenliğinde bir yönetim birimi statüsü kazanması 1390 yılında Yıldırım Beyazıt'ın şehzadesi Ertuğrul Bey'in Vali olarak Aydın'a atanmasıyla başlamıştır.

Aydınoğulları zamanında şehrin adı Aydın Güzelhisarı olmuş, daha sonra Aydın adını almıştır. Şehir, XIV yy. da bugünkü yerine kurularak idari kademelendirme sırasıyla, 1390 yılında eyalet, 1426 yılında sancak, 1811’de İzmir, Saruhan (Manisa), Menteşe (Muğla), Antalya, Isparta sancaklarını kapsayan eyaletin merkezi oldu. Eyalet merkezi (1857) 

İzmir’e taşındıysa da bu yönetim biriminin adı Osmanlı Devleti’nin sonuna kadar “Aydın” olarak kaldı. Aydın' ın 1919 yılına kadar sancak şeklinde devam eden bu yönetim şekli, 25 Mayıs 1919-7 Eylül 1922 yılları arasında 40 aya yakın süren işgalden sonra ve Kurtuluş Savaşının kazanılmasıyla birlikte 1923 yılında değişmiş, müstakil vilayet olmuştur.

 

Aydın; tarihin bilinen devirlerinden beri çeşitli uygarlıklara merkez olmuş, antik çağın Afrodisias, Milet, Alinda, Didyma, Nisa, Prien, Magnesia gibi önde gelen kentlerinde sayısız bilgin ve bilge kişiler yetişmiştir.

 

Bugünkü Aydın; kuzeyindeki Top Yatağı sırtında kurulan Tralles Kenti ile birlikte MÖ.2500 yılında Hititler zamanında gelişmiş, VII. yy.da Lydia zamanında da en parlak çağını yaşamıştır. Sırasıyla Neolitik, Kalkolotik, Tunç Çağları ile Frigya, Lidya, Pers, Roma ve Bizans çağlarını, 

 

1171-1270 yılları arasında Selçuklular, 1270-1307 yılları arasında Menteşeoğulları, 1307-1390 yılları arasında Aydınoğulları, 1390-1922 yılları arasında Osmanlı dönemini yaşamıştır. Selçuklularla birlikte Türk uygarlığının kültür varlığı ve eserleriyle donatılan Aydın, sosyal hizmetler, tarım ve mimaride uygar günlere şahit olmuştur. Aydın'ın Türk egemenliğinde bir yönetim birimi statüsü kazanması 1390 yılında Yıldırım Beyazıt'ın şehzadesi Ertuğrul Bey'in Vali olarak Aydın'a atanmasıyla başlamıştır.

 

Aydınoğulları zamanında şehrin adı Aydın Güzelhisarı olmuş, daha sonra Aydın adını almıştır. Şehir, XIV yy. da bugünkü yerine kurularak idari kademelendirme sırasıyla, 1390 yılında eyalet, 1426 yılında sancak, 

 

1811 yılında eyalet, 1850 yılında İzmir'e bağlı sancak olmuştur.Aydın'ın 1919 yılına kadar sancak şeklinde devam eden bu yönetim şekli, 25 Mayıs 1919-7 Eylül 1922 yılları arasında 40 aya yakın süren işgalden sonra ve Kurtuluş Savaşının kazanılmasıyla birlikte 1923 yılında değişmiş, müstakil vilayet olmuştur.

 

AYDIN İLİ TARİHÇE

Aydın'ın Tarihçesi

 

Aydın, Traklar tarafından ele geçilerek yeniden yapılan Tralles kenti üzerine kurulmuştur. Tralles mamur “çiçekli” , “kuvvetli” sıfatlarıyla anılmıştır. Şehir depremle yerle bir olunca imparator Andronik şehri yeniden

düzenlenmiş ve Andropolis adını vermiştir. Selçukluları’ ın yönetimine geçtikten sonra şehrin isminin Aydın Güzel Hisar olduğu görülür. Osmanlılar zamanında ise şehir “Kana-i Güzel Hisar der Liva-i Aydın”, "Nefs-i Güzel Hisar der Liva-i Aydın” ve Aydın ili olarak adlandırılmıştır.

 

Aydın ilinin tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte bölgede yapılan araştırmalarda, bulunan prehistorik izler şehrin insan oğlunun yerleşik düzene geçtiği dönemlerde kurulduğunu göstermektedir. Araştırmacıların Ege ‘de ve Orta Anadolu’da yaptıkları incelemelerde, Aydın’ın ilk tarihi bilgilerine Hitit kaynaklarında rastlandığı açıklanmaktadır.

 

Hitit kaynaklarına göre, batıda “Seha” adında bir ırmaktan ve onun suladığı bir vadiden bahsedilmektedir. Bu hiç kuşkusuz Büyük Menderes’tir. Seha’nın kuzeyindeki topraklara ise “Lukka” ülkesi diyorlardı.Yine batıda ise yeri belli olmayan “Ahiyyawa”dan söz edilmektedir. Lukka sözcüğünün daha sonra güneydeki Teke Yarımadası’na yerleşecek olan Likyalılarla ilişkili olduğu açıkça anlaşılmaktadır. İ.Ö.1340 VE 1309 yılları arasında hüküm sürmüş olan Hitit Kralı 2. Mürşil ‘in yıllıklarına ve diğer Hitit kaynaklarına dayanarak Apasa’nın,Efes, Milavanda’nın Milet, Pariyana’nın Prien, İlyalanda’nın Alinda,Walivanda’nın Alabanda,olduğunu öğreniyoruz. Karacasu ilçesindeki Afrodisias’da durum daha da ilginçtir. Afrodisias’ın daha önceki adının Ninoe olduğunu öğreniyoruz. Bu isim, buranın Mezopotamya ile ilişkili olduğunu açıklıyor. Bu kente ait Aprodisias tapkısındaki tanrıçanın tıpkı Efes Artemis’i gibi ana tanrıça karakterli olması, bizim bu topraklarda yerleşen ilk uygarlıklar coğrafya olarak Mezopotamya’ya tarih olarakta Anadolu’nun Neolitik çağlara jadar uzanan Ana Tanrıçatapkısına bağlamamızı zorunlu kılıyor.

Daha sonra Ege kıyılarına gerek deniz yoluyla, gerekse doğudan ve kuzeyden gelen kavimler bu yöreyi istila etmeleri sonucu yörede değişik medeniyetler gelişti. İ.Ö.7-8.y:y’ da Batı Anadolu’ya Trakya’dan göç eden kuzey kavimleri, İç batı Anadolu ve Menderes Vadisi’ne kadar yayıldılar. Nysa, Magnesia gibi kentleri bu boyların kurdukları ve daha önceki adı Atria olan Aydın’ı da onardıkları kabul edilmektedir. İ.Ö.400’de ise Spartalılar Aydın ve yöresini Perslerden geri almaya çalıştılar ama başaramadılar. İ.Ö.334’de ise Büyük İskender tarafından alındı ve üs olarak kullanıldı. İ.Ö. 190’da Roma İmparatorluğu tarafından Bergama Kralı Eumenes’in yönetimine bırakıldı.

Neron döneminin sonuna kadar “Ceasarec” adıyla anılan Aydın, İ.S.1.yy. da “Tralles” adıyla anılmaya başlandı. Malazgirt Savaşı’nı (1071) izleyen yıllarda Türklerin eline geçenbölge, 11.yy. Başlarında 1.Haçlı Seferileri’nin ardından Bizanslılar tarafından geriye alındı.

1280 yılında Menteşe bey tarafından zaptedildi. Menteşe Bey’in egemenliğinde kalan kent daha sonra Menteşe Bey’i öldüren Aydınoğlu Mehmet Bey’in eline geçer. 1425’de 2.Murat tarafından kesin olarak Osmanlı topraklarına katılan kent Anadolu eyaletine bağlı bir kültür merkezi olan 16.yy. Sonlarından başlayarak ayaklanmalara sahne oldu.

 1811’de İzmir, Saruhan (Manisa), Menteşe (Muğla), Antalya, Isparta sancaklarını kapsayan eyaletin merkezi oldu. Eyalet merkezi (1857) İzmir’e taşındıysa da bu yönetim birimini adı Osmanlı Devleti’nin sonuna kadar “Aydın” olarak kaldı. Anadolu'nun ilk demir yolu Aydın-İzmir arasında yapılıp işletmeye açıldı. 27 Mayıs 1919’da Yunanlılar tarafından işgal edilen kent, 30 Haziran 1919’da geriye alındı. Tekrar işgal edilen kent 07 Eylül 1922’de kurtarıldı.

Gerçek anlamıyla bir harabe olan kent Cumhuriyet idaresine geçer. Aydın ilinin yaralarının sarılması ve geliştirilmesine ilk günlerden itibaren özen göstermiştir. Türk ulusu’nun büyük önderi Atatürk 1924, 1931, 1937 yıllarında yöreyi ziyaret ederek, yöreye verilen önemi belirtmiştir.

AYDIN İLİ TARİHİ YERLER

Aydın bağlı Karacasu ilçesinde yer alır. Adını aşk ve güzellik tanrıçası Aphrodite’den alan Aphrodisias özellikle Roma çağında Aphrodithe tapınımı ile ünlenmiş antik bir kent olup, günümüzde de çok iyi korunmuş anıt yapıları ile Türkiye’nin en önemli arkeolojik yerlerinden biridir.Sonraki devirlerde üzerine tiyatro yapılan höyük, M.Ö. 5000’lere kadar giden Prehistorik bir yerleşmedir. M.Ö. 6. yüzyılda Aphrodisias küçük bir köydür. İlk Aphrodithe tapınağı da bu devirde yapılmıştır. Bu görünüm M.Ö. 2. yüzyılda ızgara planlı kentin kuruluşu ile değişmiştir. Bu devirde kentte, yaklaşık bir kilometrelik bir alana yayılmış 15000 civarında insan yaşamaktaydı. M.Ö. 1. yüzyılda Roma İmparatoru Augustus Aphrodisias şehrini kişisel koruması altına aldı. Bugün ayakta kalan anıtlar ondan sonraki iki yüzyıl içinde yapıldı.

Tiyatro ve tapınak arasında etrafı sütunlarla çevrili iki meydan planlandı (Tiberius Portikosu ve Agora). Antik dünyanın en iyi korunmuş stadyumu ise kentin kuzey ucunda yer alıyordu. M.S. 3. yüzyılın sonlarında Aphrodisias Roma İmparatorluğunun Karia Eyaletinin başkenti oldu. M.S. 4 yüzyılın ortalarında da kentin etrafı surla çevrildi. M.S. 6. yüzyıldan itibaren bayındır halini ve önemini kaybetmeye başladı. Aphrodithe Tapınağı kiliseye dönüştürüldü. Küçük bir kasabaya dönen kent 12. yüzyılda tamamen terk edildi. 

 

Bu kent antikçağın önde gelen mimarlık, sanat, heykeltıraşlık ve tapınma merkezlerindendir. Bizanslı yazar Stephanos, kentin kuruluşunu M.Ö. 13. yüzyıla kadar dayandırmaktadır. Karacasu ilçesinin 12 km. güneydoğusunda bir Karia kenti olarak kurulan Aphrodisias, altın çağını Roma döneminde yakalamıştır. Bu dönemde olağanüstü güzellikte mermer heykeller ve yapılar inşa edilmiş ve Aphrodisias stili olarak bilinen bir sanat ekolü de gelişmiştir.

Yapılan arkeolojik araştırmalar sonucunda kentte mimarlık ve heykeltıraşlığın yanı sıra tıp ve astronomi alanlarında da çalışmalar yapıldığı belirlenmiştir. Kentte görülebilecek başlıca yapı kalıntıları, M.S. 2. yüzyılda İmparator Hadrianus zamanında yapılan hamam, büyük havuzlu agora, M.Ö. 1. yüzyılda Tanrıça Aphrodite için yapılan tapınak, stadyum, tiyatro, tiyatro hamamı, odeon, piskopos sarayı, felsefe okuludur.

ALABANDA

Alabanda (Araphisar)

Alabanda antik kenti Aydın, Çine ve Doğanyurt köyü sınırları içerisinde bulunmaktadır. Alabanda antik kentinin üzerinde bulunduğu Araphisar Doğanyurt köyünün bir mahallesidir. Kent Çine Çayı’nın (Marsyas) 4 km. batısında Karadağ’ın uzantıları olan iki tepenin yamacına, kuzeyde Çine Ovası’na doğru yayılmıştır. Alabanda’nın yolu asfalt olup, antik kentin ortasından geçerek Alinda’ya ulaşmaktadır.

ALİNDA

Alinda

 

ALİNDA SU KEMERİ

Aydın bağlı, Karpuzlu ilçesinde yer alan Alinda, önemli Karia kentlerinden biridir. Alinda’ya Aydın – Muğla karayolunun 30.km.sinden ayrılan 26 km.lik bir yolla ulaşılmaktadır. Alinda hakkında çok fazla bilgiye sahip olmamakla birlikte, Strabo’ya göre; Hekatomnos’un kızı olan Ada, kardeşi Piksodaros tarafından Halikarnassos’tan kovulunca M.Ö. 340 da Alinda’ya çekilmiş ve bu şehri kendisine başkent yapmıştır.

Alinda bir süre Aleksandria olarak adlandırılır. Bu dönemde Alinda kenti Grek kültünü benimser Roma döneminde de önemini sürdüren kent M.S. 3. yy.a kadar kendi adına para basmıştır. Alinda Bizans döneminde Aphrodisias Metropolitliğine bağlı piskoposluk merkezi olmuştur.

Alinda kentinin etrafı bir sur ile çevrilidir. Sur duvarları yerel granit taşından yapılmıştır. Oldukça iyi korunmuş durumdaki sur duvarları yer yer kulelerle desteklenmiştir. Kente su sağlayan su kemerleri de yer yer korunmuş durumdadır. Akropolün batısındaki su kemeri dört ayak üzerine oturmuş yuvarlak kemerli bulunmaktadır. Alinda’da bugünde ayakta kalan en önemli yapı Agora’dır.

APOLLON

Apollon Tapınağı

Yenihisar ilçe merkezindedir. Miletos’tan gelen kutsal yol ile bağlantıya sahip Didyma bir kehanet merkezidir. Didyma ile ilgili ilk yazılı kaynak Herodot’tur. Herodot M.Ö. 600’lerde Mısır Kralı II. Nekho ve Lidya Kralı Kroisos’un Didyma’daki Apollon mabedine adaklar sunduklarını nakleder. Arkaik devirde çok ünlü olan Apollon’un kutsal yeri Persler tarafından M.Ö. 494’de yakılmıştır.

M.Ö. 311’de tekrar canlanmaya ve mabet yeniden inşa edilmeye başlanır. Seleukoslar döneminde mabet planda değişiklikler yapılarak boyutları büyütülmüştür. Artemis, Zeus, Aphrodite mabetleriyle diğer bazı yapıların da bulunduğu inşaatın Roma devrinde de sürdüğü, mabet çevresinde ele geçen kitabelerden anlaşılmaktadır. M.S. 250’den önce mabet önemini yitirmeye başlamış ve M.S. 385’de Theodosios’un emri ile tamamen önemini yitirmiştir. Hıristiyanlığın yaygınlaşması ile zaten bitirilmemiş olan mabedin adytonuna bir kilise yapılmıştır.

GERGA

Gerga

Aydın ‘a bağlı, Çine ilçesi, Deliktaş Mevkiinde yer alan kent, Alabanda antik kentinin 13 km. kuzey-batısında bulunmaktadır. Kentin tarihinin arkaik döneme kadar gittiğini gösteren izler vardır. Halen kent içinde görülen kalıntılar arkaik dönem ve Roma dönemine aittir. Gerga Karia kültürünü yansıtan önemli bir merkezdir. Dağlar arasında kurulmuş bir kent olması nedeniyle Karia karakterini korumuş olan kentlerden biri olarak nitelendirilmektedir.

HARPASA

Harpasa

Aydın, Nazilli ilçesi’nin Esenköy Köyü sınırları içerisindedir. Köyün sırtını dayadığı asar tepenin üzerinde yer alır. Arkaik devirden kalma surların kuzey yönündekiler hemen hemen büyük ölçüde ayakta kalmışlardır. Şehirde kesintisiz olarak oturulmuştur. Tiyatro Helenistik dönem özellikleri gösterir. Kent teraslar üzerine kurulmuştur. Roma, Bizans, Beylikler ve Osmanlı dönemlerinde iskân gördüğü buluntulardan anlaşılmaktadır. Bizans döneminde kent küçülmüş ve tepede bulunan kale içine çekilmiştir. Osmanlı döneminde Arpaz beyliği olarak mülki ve askeri yönetim merkezi olmuştur. Harpasa’da kuzeye doğru uzanan tepelerin üzerindeki tepe tümülüsleri Lydia etkisiyle yapılmıştır.

MAGNESİA

Magnesia

Magnesia antik kenti, Aydın, Germencik ilçesi, Ortaklar Bucağı’na bağlı Tekin Köyü sınırları içinde, Ortaklar-Söke karayolu üzerindedir. Kent efsaneye göre Thessalia’dan gelen Magnetler tarafından kurulmuştur. Apollon’un kehaneti ve yol göstermesi üzerine Anadolu’ya gelen Magnetlerin kurdukları ilk Magnesia’nın yeri bilinmemektedir. Diodor, Menderes Nehrinin sürekli yatak değiştirip taşması sonucu meydana gelen salgın hastalıklar ve Pers tehlikesine karşı Atinalı 

Thibron’un kenti M.Ö. 400-399 taşıdığını yazmaktadır. Büyük bir olasılıkla Thibron yeni bir kent olmaktan çok, Magnesia kenti sakinlerini bugünkü Magnesia’nın eteklerinde Thorax (Gümüş) Dağı’nın eteklerinde Leukophyr’e getirmiş ve orada korumuş olmalıdır. Bu nedenle bugünkü Magnesia’ yı da daha sonraki bir dönemde kurulmuş saymak doğru olacaktır.

Yeni Magnesia çevresi surla çevrili, yaklaşık 1300x1100 m2 bir alanı kapsayan, ızgara planlı cadde ve sokak sistemine sahip bir kentti. Priene, Ephesos ve Tralleis üçgeni arasında ticari ve stratejik açıdan önemli bir konuma sahipti. Magnesia’nın zamanımızdaki ünü; tasarım ve uygulamalarıyla günümüze kadar ulaşmış olan mimar Hermogenes’ten kaynaklanmaktadır. Antik yazar, mimar Vitruvius’a 

göre Hermogenes, Pseudodipteros tapınak planını ve sütun aralıklarına göre tapınak tiplerini belirleyen ilk mimardır. Vitruvius ayrıca Hermogenes’in baş eserinin Magnesia’daki Leukophryne Tapınağı olduğunu da söylemektedir. Hermogenes bu tapınağı arkaik döneme ait ilk tapınağın yıkıntıları üzerine Helenistik dönemde inşa etmiştir. Tapınak İon düzeninde 8x5 sütunlu olup 67,5x40 m. Boyutuyla Anadolu’nun Helenistik dönemdeki dördüncü büyük tapınağıdır.

MASTAURA

Mastaura

 

Aydın, Nazilli, ilçesi, Bozyurt Köyü’nün 1 km. kuzeyinde, doğu ile batısı dik ve yüksek tepelerle çevrili, ortasından Mastaura deresinin geçtiği, dar vadinin kuzeyinde, asıl tepenin güney eteklerinde yer alan küçük bir antik yerleşim yeridir. Antik yol üzerinde kurulmuş olan Mastaura, zeytin, incir, üzüm bahçeleri ile kaplı tarım arazisi durumunda ve tamamı şahısların mülkiyetindedir. Bugün görülebilen yapı kalıntıları şehrin kuzeybatısında, iki kademeli kemerli terasla oluşturulan sahne binası bugün kısmen korunmuş vaziyette olup, orkestra kısmı zeytin ağaçları ile kaplıdır, cavea kısmı ise tamamen tahrip olmuş, sadece yer yer dolgu malzemesi görülmektedir. Kentin ortasında taş, kireç harç malzeme ile inşa edilmiş yüksek bir teras duvarı, üzüm ve incir bahçeleri içinde görülmektedir. Kentin yer aldığı vadiyi oluşturan doğudaki tepenin kuzeyinde üst noktada kule olabilecek bir kalıntı mevcuttur. Şehrin güneydoğusunda yer alan nekropol alanındaki yarısı açıkta olan mezarlar Roma Dönemi özellikleri göstermektedir.

MİLET

Milet

Yenihisar ilçesi, Balat köyü yakınlarındadır. Milet’te ilk yerleşimin M.Ö. 2000 ortalarından başlamak üzere Myken kolonisi varlığı ile görüldüğü bilinmektedir. Daha sonra Milet, Atina Kralı Kodros’un oğlu Nekus önderliğindeki İonialılar tarafından tekrar kurulmuştur. İonia’nın en önemli şehir limanlarından birisidir. Dört limanı vardır. En parlak dönemini M.Ö 7. ve 6. yüzyılda yaşamıştır. Özellikle M.Ö. 650’den sonra Karadeniz ve Akdeniz’deki kolonileri sayesinde çok zenginleşmiştir. M.Ö. 546’da Perslerin eline geçmiştir. Daha sonra Roma döneminde de bağımsız bir kent olmuştur.

Erken Hıristiyanlık döneminde de önemli bir merkez olan Milet’te, yerleşim yeri küçülmüş, 13. yüzyılda Selçuklu egemenliğine, daha sonra da Osmanlı egemenliğine geçmiştir. Ören yerinde bu dönemlerden kalma; Milet Tiyatrosu, Faustina Hamamı, agora, tören caddesi, anıtsal çeşme, gymnasium, Virgilius Capito, hamam, Türk hamamı, Athena Tapınağı stadium, delphinion, liman anıtı, agora, Zeus Olympios Temenosu, bouleuterion (Senato Binası), Mısır Tanrılarının Temenosu kalıntıları bulunmaktadır.

Nysa

Nysa

Antik Karia bölgesinin önemli bir kenti olan Nysa, Aydın – Denizli karayolu üzerinde Aydın’ın 30 km. doğusunda Sultanhisar İlçesi’nin 3 km. kuzeybatısında yer almaktadır. Nysa‘nın kuruluşu hakkındaki bilgileri Augustus devrinin ünlü gezgin ve coğrafyacısı Amasyalı Strabon (M.Ö.63 –M.S.21) ile tarihçi Stephanos’un anlattıklarından öğreniyoruz. Eskiden Karia olarak adlandırılan bölge Helenistik devirde, M.Ö. 3. yüzyılın ilk yarısında Seleukos’un oğlu I. Anthiochos Soter tarafından kurulmuştur.

Kentin en önemli yapıları arasında Demeter Tapınağı, Athena Tapınağı, tiyatro, agora, Zeus Tapınağı, bouleuterion, Yukarı Gymnasion, Aşağı Gymnasion, Mısır Tapınağı, Büyük İskender’in evi, Bizans klisesi, nekropol ve konut alanları sayılabilir. 5000 kişilik kapasiteye sahip tiyatro M.Ö. 350 yılında inşa edilmiştir. Tanrıça Athena için kentin en hakim yerine yapılan tapınağın önünde Athena’nın altın ve fildişinden yapılan heykeli yer almaktaydı. Tapınak sunağının günümüzde yalnız bir bölümü ayaktadır.

TRALLES

Tralleis antik kenti Aydın ilinin kuzeyinde, Kestane dağlarının hemen güney yamacındaki plato üzerinde yer almaktadır. İl merkezine 1 km. uzaklıkta olan kent, argoslular ve Tralleis’liler tarafından kurulmuştur. Menderes havzasının verimli toprakları üzerine kurulmuş olan bu kent M.Ö.334’te İskender tarafından alınmasından sonra Helenistik krallıklar arasında sık sık el değiştirmiştir.

Tralleis’te bu gün ayakta kalan tek yapı “Üç Gözler” olarak adlandırılan 2. asırda yapılmış olan, antik çağın eğitim, spor ve kültür açısından önde gelen yapılarından olan gymnasiuma ait kalıntıdır.

AHİ BAYRAM

Ahi Bayram(Ahi İbrahim) Türbesi

Çine Ahmet Gazi Camisi’nin güneydoğusunda, caminin avlusundadır. Bu türbenin Ahmet Gazi’nin kardeşi Ahi Bayram’ın ya da İbrahim Efendi isimli bir kişiye ait olduğu sanılmaktadır. XIV. yüzyılın ilk yarısına tarihlenen bu türbe eyvan tipi türbeler gurubundandır. 14. yüzyıl başında Menteşe Beyliği zamanında yapılmış olduğu tahmin edilen türbe dörtgen planlıdır. İki katlı olan türbe kubbe ile örtülüdür. Türbenin üç duvarında birer penceresi olup, alt yapının üstünü sekizgen bir kasnağın taşıdığı sekizgen piramit biçiminde bir külah örtmektedir. Türbede iri mermer bloklar ve bu dönemde çok az görülen tuğlalardan yararlanılmıştır. Bu tuğlalar biri yatay, diğeri dikey olmak üzere sıralanmıştır. Bu türbede Ahmet Gazi Camisinde olduğu gibi Bizans devrinden kalma devşirme parçalardan yararlanılmıştır.

AHMET GAZİ

Ahmet Gazi Camii

Aydın Çine’ye bağlı Eski Çine Köyü’nde bulunan Ahmet Gazi Camii (Ulu Cami) Miladi 1308 yılında (XIV. yüzyılın ilk yarısı) inşa edilmiştir. İnşaatı hakkında ayrıntılı bilgiler bulunmamaktadır.

ARPAZ

Arpaz Kalesi

Nazilli’ye bağlı Erenköy’de bulunan yapı grubu, bir Karya kenti olan Harpasa Kalesi’nin eteklerinde kurulmuştur. Bazı kaynaklarda buranın ismi Arpaz Kulesi olarak da geçmektedir. Akçay’a kadar uzanan ekili araziyi kapsamı içine alan büyük çiftlik işletmesinin sahibi, Arpaz Beyleri tarafından XIX. yüzyıl başlarında inşa ettirilmiştir. Ancak burada XVII. Ve XVIII. yüzyıllara ait, Osmanlı Dönemi kalıntıları ile de karşılaşılmıştır. Buna dayanılarak da kalenin daha erken bir dönemlerde yapılıp, sonradan yenilendiği de düşünülebilir. Burası bir bey konağı, güvenlik kulesi, ambar, ahırları ve müştemilatı ile bir şatoyu andırır. Kule, Arpazlı Hacı Hasan Bey’in, II. Mahmut zamanında Rodos’tan getirdiği ustalara yaptırmıştır.

 

BEY CAMİ

Bey Camii

İstasyon binası yakınında bulunan ve Süleyman Bey Camisi, klâsik Osmanlı üslubunda yapılmıştır. Süleyman Bey’in vakfiyesinden, Üveys Paşazade Mehmet Bey’in torunu ve Cezayir Beylerbeyi Mustafa Paşa’nın oğlu Süleyman Bey tarafından 1683 yılında yaptırıldığı öğrenilmiştir.

DONDURAN KALESİ

Beyler Kulesi (Donduran Kalesi)

Aydın, Yenipazar ilçesi Donduran Köyünün güneyinde yer almaktadır. Moloz taş tuğla ve yer yer mermer spoilen malzemeden inşa edilmiştir. Birbirine bitişik iki kare mekandan oluşan kulenin batı cephesine bitişik kare mekan daha küçük ebatlardadır. Kubik bir yapı olan Donduran Kulesi: Birinci, ikinci ve teras katından oluşmaktadır. Ahşap kat döşemeleri yandığı için mevcut değildir. İkinci kat doğu duvarında üçgen alınlıklı ocağı bulunmaktadır. Teras katta duvarlarda mazgal delikleri vardır. Giriş kapısı yine bu cephede birinci katın duvarının ortasındadır. Kuleye giriş muhtemelen çekme köprünün iç tarafındaki merdiven basmakları ile sağlanıyordu. Çekme köprünün makara sisteminin kalıntıları kapının ahşap lentosunun ortasındaki makaradan anlaşılmaktadır. Duvarlarda büyük ve küçük çatlaklar vardır. Kule devrin anlayışına uygun olarak köyün üstünde, köy ve Menderes ovasına hakim bir konumda inşa edilmiştir. Kulenin kesin yapım tarihi belli değildir. Köyün içindeki çeşmelerin kitabelerindeki H.1177-1178 (1763-1764), (1764-1765) tarihleri kulenin yapım tarihlerine ışık tutmaktadır. Kulenin önemi Aydın ilinde ayakta kalmış üç kuleden biridir.

Hükümet Konağı

CİHANOĞLU CAMİ

Cihanoğlu Camii

Aydın, Köprübaşı Mahallesi’ndedir. Müderris Cihanoğlu Abdülaziz tarafından 1756 yılında yaptırılmıştır. Moloz taş ve tuğla karışımı olan cami, 9.50x9.50 m. Boyutunda kare planlıdır. XVIII.yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı mimarisine egemen olan barok üslubunda yapılmıştır. Bu özellikler sütunlarda, kabartma motiflerinde ve mimarisinde tümüyle yansımıştır. Camiye 15 basamaklı bir merdivenle çıkılır. Son cemaat yeri dört yuvarlak sütun üzerine oturtulan üç kubbe ile örtülüdür. Giriş kapısının etrafı mermer sövelerle sınırlandırılmıştır. Bu kapının üzerinde h.1170 (1756) tarihli yapım kitabesi bulunmaktadır:

CİHANOĞLU KALESİ

Cihanoğlu Kulesi

Cihanoğlu Kulesi Koçarlı ilçe merkezinde 18. yy.dan kalma kagir bir yapıdır. Cihanoğulları'nı baskınlardan korumak için yaptırılan bina, konakla bağlantılı bir halde iken 1948 yılında geçirdiği bir yangın sonucu konağın yanıp yıkılması ile kule tek başına kalmıştır. 19. yy. başında bir takım değişiklikler geçirmiş hamam ve teras gibi düzenlemeler eklenmiş, bu sırada stuko kaplama alçı süsler yapılmıştır. 20. yy başlarında hamam olarak işletilmek üzere kiraya verilmesi üzerine yine bir takım değişiklikle olmuş, 4. yüzey pencereleri büyütülmüş, 3. yüzeydeki tuvalet ve ocak tuğla duvarla yapılmıştır

ÇİFTLİK TÜRBESİ

Çine-Koçarlı yolu üzerindeki bu türbe Aydın’ın tanınmış ailelerinden Cihanzadelerden Safiye Sultanındır. XVIII. yüzyılda yapıldığı sanılan türbe, moloz taştan olup, yan yana iki ayrı kare bölümden oluşmuştur. Türbenin üzerini iki küçük kubbe örter. Cephe görünümlerinde sonraki yıllara tarihlenen büyük sivri kemerli alınlıklar yerleştirilmiştir.

GÜVERCİNADA KALESİ

Güvercinada Kalesi

Kuşadası İlçesi, Hacıfeyzullah Mahallesinde bulunan Güvercinada Kalesi, Kuşadası Körfezinin ağzında limanı koruyan bir konumda yapılmıştır. Güvercinada üzerinde, Barbaros Hayrettin Paşa tarafından yaptırılan bir iç kale ve İlyas Ağa tarafından yaptırılan surlar yer almaktadır. Bu surlar Mora İsyanı sırasında adalardan ve denizden gelebilecek saldırıları önleyebilmek için yaptırılmıştır. Surlar adayı çepeçevre saracak şekilde yaklaşık 3 metre yüksekliğinde inşa edilmiştir. Kalenin yapımında kullanılan taşlar Yılancıburnundan getirilmiştir. Surların güneyinde doğu yönüne cepheli merdivenlerle çıkılan yuvarlak kemerli ve iki kule ile korunan kale giriş kapısı yer almaktadır. Kuzey kule beşgen, güney kule ise silindirik biçimdedir. Kapı üstündeki kitabe boşluğu daha önce burada bir kitabenin olduğunu göstermektedir. Surların inşa kitabesi, kuzeydeki kule duvarı üzerinde bulunmaktadır. Kitabe 4 satır ve 20 mısradır.

Deve guresleri

İLYAS BEY CAMİ

İlyas Bey Camii

Söke’de Miletos’un yanındaki Balat Köyü’ndedir. Menteşoğullarından İlyas Bey tarafından 1404 yıllarında yaptırılmıştır. Cuma Camisi ismiyle tanınan bu caminin yapımında Miletos antik kentinin mermer blok taşlarından yararlanılmıştır. Bu yüzden de caminin içerisi ve dışı düzgün mermer bloklarla kaplanmıştır. Kare planlı caminin kuzeydeki mermer, taş işçiliği yönünden önemli sivri kemerli kapısı üzerinde h.806 (1403) tarihli üç satırlı yazıtı bulunmaktadır.

KOÇARLI CİHANZADE MUSTAFA CAMİ

Koçarlı Cihanzade Mustafa Camii

Hacı Mustafa Ağa Camii adıyla da anılmaktadır. Koçarlı kent merkezinin en eski camisidir. Çarşı içerisinde merkezi bir konuma sahiptir. 17. yüzyılın ikinci yarısında (1753-1756) yapıldığı bilinmektedir. Birincisi 1850’li yıllarda olmak üzere birkaç defa onarım geçirmiştir. En son onarım ise betonlaşmayı önlemek ve oluşan tahribatları gidermek için birkaç yıl önce yapılmıştır.

KÖRTEKE KALESİ

Körteke Kalesi

Aydın İli Bozdoğan İlçesi, Körteke Köyü’nün kuzey doğusunda yer alan yüksek bir tepe (Kale Tepe ) üzerine kurulmuş İç Karya’nın leleg tipi tepe kentlerinden biridir. Bu kent muhtemelen XYATİS Kentidir. Kale duvarları üzerinde değişik dönemlere ait izlerin bulunuşundan ötürü farklı çağlarda kullanıldığı sanılmaktadır. Kayalık tepe üzerinde akropol yer almaktadır. Doğu ve batıda birer kule ile ortada bir sarnıç bulunmaktadır. Akropol üç kuleli iç sur ile güneyden kuşatılmıştır.

KURŞUNLU MANASTIRI

Kurşunlu Manastırı

Davutlar’a yaklaşık 10 km. uzaklıkta yer alan Kurşunlu Manastırı’nın 11. yüzyıl Bizans yapısı olduğu tahmin edilmektedir. Manastırda yemekhane, kiler, mutfak, keşiş odaları, revir, şapel (küçük kilise), mezarlık, manastır surları, sur mahzeni ve savunma odaları gibi bölümler mevcuttur. Şapelin tavanındaki fresklerde İkonaklastik dönemde simgesel ve geometrik motifler ile 9. yüzyılın ikinci yarısında İkonaklastik dönemden sonra dinsel olaylar ya da kişiler betimlenmiştir.

ÖKÜZ MEHMET PAŞA KERVANSARAYI

Öküz Mehmet Paşa Kervansarayı

Kuşadası İskelesi yakınındadır. 1618 yılında Sadrazam Öküz Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kalın ve yüksek duvarların çevrelediği dikdörtgen avlunun etrafında iki katlı, revaklı kapalı mekân vardır. Moloz taş ve devşirme taş malzeme kullanılarak inşa edilmiştir. Küçük bir iç kale görünümünde olan kervansaray, en üst kısmı üçgen uçlu, sivri dendanelidir. Geniş avlu etrafında sıralanmış odalar vardır. Çeşitli dönemlerde restorasyon görmüş ve sağlam durumdadır. Kuzeybatı ve güneydoğudaki köşelerde arkadan üst kata çıkan iki merdiveni bulunmaktadır. Kervansarayın girişi kuzeyde olup, mermer kapı boşluğu kemerle örülmüştür. Günümüzde otel ve turistik tesis olarak kullanılmaktadır.

RAMAZAN PAŞA CAMİ

Ramazan Paşa Camii

Aydın Çarşısı içerisindeki Ramazan Paşa Camisini 1595’te Üveys Paşa’nın kardeşi Ramazan Paşa yaptırılmıştır. Cami 1899 depreminde tamamen yıkılmıştır. Günümüze ulaşan camiyi Sökeli Halil Paşa yaptırmış, orijinalliğinden uzaklaşan camide karmaşık bir üslup görülmektedir. Burada Avrupa mimarisinden yararlanılmak istenmişse de bunda başarılı olunamamıştır. Cami, kare planlı olup, kesme taştan yapılmıştır. Kubbe kasnağındaki yuvarlak pencereler barok kıvrımlarla çevrelenmiştir. Ahşap giriş kapısı, oyma işleri ile bezenmiştir. Yapının üzeri büyük bir kubbe ile örtülmüştür. İçerisini barok üslubu anımsatan on uzun pencere ve su damlacığı şeklindeki küçük pencereler aydınlatmaktadır. Alçı kabartmalar, renkli cam işçiliği ve ağaç oymacılığı bakımından süslemeleri önemlidir. Caminin iç bezemesi bütünüyle barok üsluptadır. Kurtuluş Savaşı sırasında 22 Mayıs1919’da direniş toplantısı bu cami içerisinde yapılmıştır.

ÜVEYS PAŞA CAMİ

Üveys Paşa Camii

Aydın’ın en eski camisi olan Üveys Paşa Camisi, Kadı Muhiddin Efendi’nin oğlu Mısır Beylerbeyi Üveys Paşa tarafından 1568 yılında yaptırılmıştır. Üveys Paşa, Başdefterdarlık ile Budin ve Mısır Beylerbeyliklerinde bulunmuştur. Avlu içerisinde kare planlı tek kubbeli küçük bir camidir. Yüksek kasnak üzerine oturan kubbesi kiremit kaplıdır. Dört sütunlu son cemaat yeri kirpi saçaklıklı üç kubbecik ile örtülmüştür. Giriş kapısı üzerinde yazıtı bulunmaktadır. Mihrap ve minberinde dikkati çeken bir bezeme olmayıp sadedir. Büyük olasılıkla caminin yandığı sırasında içerisindeki bezemelerle birlikte tahrip olmuştur. Cami 1899 depreminde yıkılmış, yeniden yapılmış, Yunan işgali sırasında yakıldığından 1947-1948 yıllarında onarılarak bugünkü durumuna getirilmiştir.

Sosyal Meyada Paylaş
Diğer Makaleler